Read more
Din, mahiyeti itibariyle bir suur cagrisidir. Buna karsilik, taklit; bireyden suursuz bir takip bekler. Oysa din, insani yükümlülük
bilinciyle donatmayi hedeflerken; taklit, bu yükümlülügün gereklerini sorgulamaksizin yerine getirmeyi ifade eder. Bu
yönüyle, dinin bireye yükledigi bilincli kabul sorumlulugunu ihmal eden taklit tutumu, Islam düsünce tarihinde yerilmis ve
mukallidin imaninin gecerliligi meselesi tartismaya acilmistir. Islam teoloji geleneginde bu meseleye dair farkli ekoller,
taklidin dini bir suur icerip icermedigi noktasinda farkli yaklasimlar sergilemislerdir. Nitekim vahyin dogrudan telkin ettigi
ilkeleri uygulamayi dindarligin özü olarak gören ve peygamberden görülen edimleri seklen tekrar etmeyi dinin ta kendisi
kabul eden bazi anlayislar, dini bir anlamda taklide indirgemistir. Buna mukabil, imanin özü itibariyle bilincli bir tasdik fiili
oldugunu savunan bazi kelam ekolleri, bu gerekceyle mukallidin imanini sahih görmemistir. Öte yandan, her iki tutumu da
mutlaklastirmayan ve konuya ara cözüm önerileri getiren yaklasimlara da Islam ilmi mirasinda rastlanmaktadir. Konuyla ilgili
olarak bugüne kadar bircok tez, kitap ve makale kaleme alinmis; bu baglamda oldukca zengin bir literatür ortaya cikmistir.
Ancak söz konusu literatürde tartismalarin dayandigi kavramsal zeminin yeterince tutarli olmadigi yönünde de ciddi
elestiriler mevcuttur. Yapilan calismalarin büyük bölümü, imanin ve taklidin tanimlarini esas alarak bu cercevede
degerlendirmelerde bulunmustur. Bizim calismamiz ise, bu temel tanimlari ihmal etmeksizin; fakat onlarla yetinmeksizin
meseleye daha derinlikli bir bakis sunmayi hedeflemektedir. Bu baglamda calismamizda, sadece iman kavraminin sözlük
anlami yahut kelam tanimlariyla yetinilmeyecek; bunun ötesinde, bir kalp fiili olarak imanin dogasina dair cözümlemeler
de yapilacaktir. Bu yaklasim, bizi kelam tartismalarin ötesine gecerek, imani bir olgu olarak degerlendirmeye ve felsefi
zeminde ele almaya sevk etmektedir. Ayni zamanda Islam teologlarinin bu meseleye dair ulastiklari hükümleri hangi
yöntemsel ve düsünsel cercevede temellendirdikleri de calismamizda yer bulacaktir. Bu itibarla, calismanin bibliyografyasi
önceki arastirmalarla büyük ölcüde örtüsse de ulasilan sonuclarin yöntem ve yorum farki sebebiyle belirgin bicimde
ayrisacagi kanaatindeyiz. Zira tartismalarin neticesi, sadece ele alinan metinlere degil; o metinlerin nasil yorumlandigina ve
hangi metodolojiyle tahlil edildigine dogrudan baglidir.