Read more
Yemyesil bahcedeki baharin müjdecileri papatyalar, yesil ve sari renkleriyle bezenmis kocaman bir hali gibiydi. Kizil renkli gelincikler, sanki dudagina ruj sürmüs güzel bir kadinin kendisine gülümsemesini animsatiyordu. Bir süre hic kimildamadan bu doga mucizesini seyretti. Artik sessiz sessiz aglamaya baslamisti. Elleri, ayaklari titriyordu. Hicbir sey düsünemeyecek durumaydi simdi. Elindeki zarfi bir kenara atti ve kücük masanin yanina oturup dizlerini gögsüne cekti. Iki kolunu dizlerine dolayip basini dizlerinin arasina dayadi ve uzun bir süre öylece kaldi orada. Ayriligi, hasreti ve özlemi bir arada tasiyan bu vapur düdükleri martilarin seslerine karisir dururdu. Hele evlerin balkonlarina kadar gelen martilarin neseli cigliklari hic de rahatsiz etmiyordu cevre sakinlerini. Onlar da balkonlarda kendilerine verilen ekmek kiriklarindan olusan yemler icin sanki hep birlikte tesekkür ederlerdi attiklari cigliklarla. Zaman zaman ellerinin birlestigi anlarda lokantanin isiklariyla hafifce aydinlanan denizin, bir devin nefes alis verisi gibi kabarip inmesini büyük bir zevkle izliyorlardi. Iskeleyle vapur arasina sikisip kalan deniz, özgürlügüne kavusmak istercesine cirpinmaktaydi sanki...