Read more
Uyanmak, hic bu kadar zor olmamisti. Rüya mi gördüm, yoksa eskilerden bir güne mi gittim
Her sabah uyanir uyanmaz radyoyu acar, Ahmetin de uyanmasina sebep olurdum. Uykuyu sevmesine ragmen banyodan yükselen sese hic kizmazdi. Hatta bildigi sarki caliyorsa mutlaka mirildanirdi. Sesi pek de güzel degildi. Ben dalga gecince de Italyan tarafima laf atardi.
Biz sizin bildiginiz tenorlardan degiliz
Simdilerde uyanik kalmak, bir tür iskence.
Agzimda tuhaf bir kan tadi. Yavasca dogruldum, dolaptan Onun sevdigi renklerden bir pantolon ve bir gömlek sectim. Aynanin karsisina oturdum, ne kadar zamandir küpe takmadigimi fark ettim. Artik gereksiz geliyordu. Önümdeki kutunun icinden iri bir yüzük aldim. Annemden kalan. Giyinirken beni oyalamak icin hep sarki söylerdi. Hep ayni sarkiyi.
Oysa annemi seyretmek bana yeterdi.
Renkli tokalar takar, her defasinda onlar bana mi diye sorardim, kirmizi rujunu sürerken,
Sana da sira gelecek, derdi.
Ahmet gittiginden beri o sarki da hep dilimin ucunda. Sanki cocuklugumda tenime islenmis, saclarimin örgüsüne ilistirilmisti.
Coccodirillo come fa
Ülker Kurtcanin cok sevilen romani, hem Izmirde yasanan büyük bir aski, Ahmetle Italyan Ginanin askini, hem de Gina ile iki kizinin hikayesini anlatiyor. Sürükleyici, etkileyici, düsündürücü bir hikaye.