Read more
Hz. Peygamberin s.a.s. sünnetinin Müslüman kimliginin
olusumundaki yeri gayet aciktir. Müslümanlarin ürettigi
insan merkezli degerlerin özünde de sünnetin izi daima
görülmüstür. Sünnet, birlikte yasama ihtiyacinin geregi olan
hukukun tesekkül etmesinde de temel bir kaynak olmustur.
Ilk Islam toplumunun, karsilastiklari hukuk problemlerin
cözümünde merci kabul ettikleri bu esas, sonraki kusaklar
tarafindan da hem lafizlari hem de hedefleri acisindan ele
alinip uygulanmak suretiyle hayatin merkezindeki yerini
daima korumustur.
Hz. Peygamberin sünneti, kavaid-i fikhiyye kavramiyla
ifade edilen ve Islam hukukunun temelleri sayilan ilkelere
de kaynaklik etmistir. Oldukca veciz ifadelerden olusan
bu ilkeler, tarih sürecte cesitli merhalelerden gecerek
gelismis ve olgunluk dönemine, bazi alimlerin ifadesiyle
Mecellenin mukaddimesinde yer alan doksan dokuz kaide
ile kavusmustur. Mecelle veya tam adiyla Mecelle-i Ahkam-i
Adliyye, 19. yüzyilin ikinci yarisinda Osmanli Devletinde
Bati tarzi kanunlastirma metodu taknncodification ile
telif edilmis, Islam dünyasinin ilk medeni kanunudur. Eser,
o dönemde devletin siyas, asker, ekonomik vb. bircok
alandaki yenilikci hamlelerinin hukuk hayattaki karsiligi
olmasi bakimindan büyük önem tasimaktadir. Calismada
hadislerdeki temelleri acisindan degerlendirilen, Mecellenin
fikih kaideleri ise onu önemli kilan bir baska husustur.