Read more
Osmanlinin kalbinin attigi cografya Tuna... Tarihin en eski devirlerinden itibaren Tuna Nehrine ve havzasina sahip olan devletler siyasi, asker, iktisadi vb. acilardan büyük avantajlara sahip oldular. Sulariyla besledigi cografyalar icin adeta bir hayat kaynagi oldu Tuna. Avrupanin en büyük ikinci nehri olan Tuna, Almanyadan aldigi kaynagiyla dokuz ülkenin daha sinirlarini asarak Karadeniz ile bulusmaktadir. Bu özelliginden dolayi uluslararasi bir su niteligini tasimakta ve gectigi her ülkede, sahillerinde yer alan kültürleri birbirine baglayarak ortak bir kültür alani olusturmaktadir. Osmanli Devleti, 15. yüzyilin sonlarina dogru bu zengin kültürün bir parcasi oldu. Tesekkül ettigi günden itibaren, bati topraklarini öncelikli hedef olarak gördü ve saglam adimlarla ilerleyerek önce Rumelide sonra da Orta Avrupada belirleyici bir güc haline geldi. Siyasi calkantilarin eksik olmadigi bu bereketli cografyada kalici olmak, süphesiz nehir sartlarina uygun bir donanmanin varligi ile mümkündü. Bu dogrultuda batidan doguya, dogudan da batiya dogru ayni hizla giden bir ince donanma, ciddi ekonomik kaynaklarla ve büyük cabalarla insa edildi. Yüzyillarca Tuna ve havzasini idare eden Osmanli, edindigi güclü ve uluslararasi vizyonu korumanin yolunun daha kuvvetli bir donanmaya sahip olmaktan gectiginin farkinda idi. Bu nedenle son ana kadar cagdasi olan devletlerin donanmalarina es ya da daha üstün gemilerin imali icin iki koldan calisti. Ne var ki gelisen siyasi olaylar devletin aleyhine sonuclaninca Osmanlinin kalp atislari zayifladi. Bu eserde, alinan sefer kararlarina paralel olarak ince donanmanin gece-gündüz calisan tersaneleri, bazen nazli nazli akan bazen de hircin dalgalar olusturan Tuna Nehrindeki gemileri, kaptan pasadan hizmetlisine kadar donanma mürettebati, asker mühimmati, gida ve saglik hizmetleri kaleme alinarak buradaki ince donanmanin durumu tespit edilmeye calisildi. Böylece Türk donanma tarihi literatürüne yeni bir bakis acisi getirilerek, bu alandaki calismalara bir deger daha kazandirildi.